31 Ekim 2013 Perşembe

Tarihi ve Kadim DP; BABA OCAĞI...

BABA OCAĞI HAKKINDA
7 Ocak 1946'da kurulan ve dört yıl sonra yapılan seçimlerde (14 Mayıs 1950'de) 27 yıllık tek parti dönemini sona erdiren, Türkiye Cumhuriyeti'nde ilk defa serbest seçimle iktidarı kazanan Türk siyasi partisidir. Sırasıyla 1950, 1954 ve 1957 seçimlerini kazanmış ve on yıl boyunca (1950-1960) iktidar olmuştur. Demokrat Parti, 27 Mayıs 1960 Askeri Müdahalesi ile iktidardan düşürülmüş ve 29 Eylül 1960'ta kapatılmıştır. Demokrat Partinin kısa adı "DP"dir.
Demokrat Parti'nin kökenleri:
Demokrat Parti'nin kökenleri, 1902 yılında yapılan Jön Türkler kongresine kadar uzanır. Bu kongrede Jön Türkler, merkezi otoritenin güçlü olmasını savunanlar ile liberal bir yönetim biçimini savunanlar şeklinde ikiye ayrılmıştı. Birinci grup Ahmet Rıza liderliğinde İttihat ve Terakki adını aldı. İkinci grup Prens Sabahattin çevresinde toplandı ve Osmanlı Ahrar Fırkasını oluşturdu. İttihat ve Terakki anlayışı I. Dünya Savaşı ve ardından başlayan Kurtuluş Savaşı yıllarında TBMM'de Birinci Grup ve sonradan Halk Fırkası'nı en sonunda da Cumhuriyet Halk Partisi'ni ortaya çıkardı. İkinci Grup, Ahrar, Hürriyet ve İtilaf ile cumhuriyetin ilanı sonrası Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ve Serbest Cumhuriyet Fırkası adlarıyla partileşti. İşte 1946'da kurulan Demokrat Parti bu İkinci Gruptan nüvelenmiş ve sonunda doğmuştur. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ve Serbest Cumhuriyet Fırkası, henüz cumhuriyet devrimlerinin tam oturmadığı aşamalarda ortaya çıktığı için, demokratik hayatın birer parçası olamadılar ve tarih sayfalarındaki yerlerini aldılar.
Demokrat Parti'nin kuruluşu:
1929 bunalımı ve II. Dünya Savaşı arası geçen yıllarda, dünyada Faşizm ve otoriter yönetimler güçlenmekteydi. 1924 ve 1930'da iki defa çok partili demokratik yaşama geçmeyi deneyen Türkiye, bunda başarısız olunca, özellikle 1930'dan sonra iktidarı elinde bulunduran Cumhuriyet Halk Partisi devlet ile özdeşleşmeye başladı. Parti ilkeleri (1937), anayasaya girince de bu süreç doruk noktaya ulaştı. CHP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Atatürk 1938'de hayatını kaybedince yerine seçilen İsmet İnönü, II. Dünya Savaşı başlayınca (1939), eski devrin küskünlerini de etrafında toplayarak ülkede, savaş günlerinin yıkıcılığı yanında bir çok başlılığın çıkmasına engel oldu, bunda başarılı olduğunu söylemek yanlış olmaz. Savaşın özellikle ekonomiyi kötü yönde etkilemesi, büyük kentlerde karaborsacılığın ortaya çıkması, sermayenin belirli ellerde toplanmasını kolaylaştırdı ve bu, bir Kent Burjuvazisi oluşturdu. Kırsalda, genç nüfüsun silah altına alınması küçük ve orta büyüklükteki çiftçinin üretimini düşürdü. Büyük toprak sahipleri arzı kendileri kontrol etmeye başladı. Artan talep karşısında arzdaki daralma enflasyonu ve hayat pahalılığını arttırdı. İktidarın önlem olarak düşündüğü çözümlerden ilki Varlık Vergisi oldu. Devlet tarafından salınan ağır vergileri ödeyemeyen bütün işadamları Aşkale'ye gönderilerek orada taş kırmak gibi işlerde amele olarak kullanıldı. Keyfi uygulamalara sebep olan bu vergi kent burjuvazisini iktidara cephe almaya itti. Diğer önlem ise Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu idi. Bu kanunla büyük toprak sahiplerinin toprakları bölünerek, küçük çiftçiye destek sağlamak hedefleniyordu. Ancak bu, Devletin Türkiye'deki bütün arazilerin zaten %70'ten fazlasına sahip olduğunu bilen toprak sahiplerini muhalefet saflarına kanalize etti. İsmet İnönü'nün devletçilik uygulamaları sonucu oluşan ekonomik darboğaz zaten toplumu da aynı yöne iletmiş durumdaydı. II. Dünya Savaşı 1945 de demokrasilerin zaferi ile son bulduğunda Türkiye bu durumda idi. Aynı zamanda savaşın sonlarına doğru ülkede özellikle basın ve aydın çevrelerde, demokrasi arzusu artık yüksek sesle dillendirilir olmuştu. 
 Bir yandan da 2. Dünya Savaşının galiplerinden olan Sovyetler Birliği'nin lideri Stalin, Türkiye'den Kars, Ardahan ve Artvin'i istiyordu. Sovyetlere karşı Amerika ve İngiltere'ye yaklaşan Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, 19 Mayıs 1945 günü yaptığı konuşmada bu arzuya yeşil ışık yaktı. Zaten TBMM içinde muhalefet 1945 bütçe görüşmelerinde su yüzüne çıkmıştı. Atatürk'ün son başbakanı Celâl Bayar, Adnan Menderes, Feridun Fikri Düşünsel, Yusuf Hikmet Bayur, Emin Sazak bütçeye red oyu verdiler. Asıl kırılma Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu görüşülürken ortaya çıktı. Tasarının 17. ve 21. maddeleri tartışılırken Celâl Bayar, Adnan Menderes, Refik Koraltan ve Emin Sazak sert eleştiriler dile getirdiler. Bu yasanın görüşüldüğü günlerde Celâl Bayar, Adnan Menderes, Fuad Köprülü ve Refik Koraltan, CHP Grubu'na Dörtlü Takrir adlı bir önerge verdiler. Önerge ülke ve parti yönetiminde özgürlükçü bir anlayış içeren düzenlemeler yapılmasını öngörüyordu. Ancak dörtlü Takrir reddedildi (12 Haziran 1945). Bunun üzerine, Menderes ve Köprülü o günküVatan Gazetesi'nde CHP iktidarına karşı o güne değin örneğine rastlanmayan sertlikte yazılar yazmaya başladılar. Sonuç olarak Menderes, Koraltan ve Köprülü partiden ihraç edildiler (Eylül 1945). Aynı gruptan olan Celâl Bayar ise önce milletvekilliğnden sonra da CHP'den istifa ettti. Celâl Bayar, 1 Aralık 1945'te parti kuracaklarını açıkladı. İnönütarafından Çankaya Köşkü'ne çağrılan Celâl Bayar, cumhurbaşkanından gerekli desteği aldıktan sonra 7 Ocak 1946 günü Demokrat Parti (DP) kuruldu.
Muhalefet Dönemi (1946-1950) 
Demokrat Parti programını iki esas etrafında şekillendirmişti: Liberalizm ve Demokrasi. CHP'nin ekonomi politikası olan devletçiliğin aksadığı yönler vurgulanarak CHP'ye karşı çıkılmaktaydı. Demokrat Parti üzerinde daha önceki acı tecrübelerin yarattığı ilk kuşkular dağıldığında büyük kitlelerin DP'yi desteklediği görüldü. Bunu şüphesiz iktidardaki CHP de görmekteydi. Meclis tek dereceli seçim kanununu ve 21 Temmuz 1946'da seçimlerin yapılmasını kabul ederek dağıldı. DP başta seçime katılıp katılmama konusunda kararsız kalsa bile katılmaya karar verdi. Bunun üzerine iktidar basın kanununda değişikliğe gitmeye karar verdi.İktidarın basın üzerindeki baskısı daha da arttı.Bozuk olan ekonomi de dış ödeme dengesinin bozulması sonucu 7 Eylül 1946'da Türk Lirası'nın değeri düşürüldü.Bu olay DP'ye daha çok prim kazandırdı ve iktidarın güç yitirmesine neden oldu.1947 bütçe görüşmeleri sırasında Başbakan Recep Peker ile DP'liler arasında sert tartışmalar yaşandı.
DP,TBMM'yi terk etti.Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün araya girmesi ile sorun aşıldı.. 7 Ocak 1947'de DP ilk kurultayını yaptı.Bu toplantıda özgürlük ve demokrasi arzuları bir defa daha vurgulanırken bunları içeren Hürriyet Misakı kabul edildi... Bunun üzerine iktidar tarafından DP'ye sert hücumlar başladı.Haziran ayında Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ile Demokrat Parti Genel Başkanı Celâl Bayar arasında bir dizi görüşmeler yapıldı ve sonunda İnönü 12 Temmuz 1947'de "12 Temmuz Beyannamesi" ni yayınladı.Beyannamede İnönü, siyasal partilerin Türk demokrasisinin vazgeçilmez unsurları olduğunu vurguladı.Başbakan Recep Peker ayrıldı yerine Hasan Saka getirildi. DP içerisinde bu yumuşama ve iktidarla düzeltilen ilişkiler tepki çekti ve bunun güdümlü demokrasi olduğunu öne süren bir grup partiden ayrıldı.Bu grubu oluşturan, Fevzi Çakmak, Yusuf Hikmet Bayur, Kenan Öner, Osman Bölükbaşı, Sadık Aldoğan ve Yusuf Kemal Tengirşenk ,20 Temmuz 1948'de Millet Partisi'ni (MP) kurdu.Böylece 12 Temmuz Beyannamesi ile hem CHP hem de DP sertlik yanlısı gruplardan kurtulmuş bulunuyordu.DP, 17 Ekim 1948'de ara seçimlere, seçime güven duymadığı için MP ile birlikte katılmadı. 16 Ekim 1949 ara seçimlerinde de bu tavrını sürdürdü... DP ikinci büyük kurultayını 20 Haziran 1949'da yaptı.Seçimlerde milletvekili adaylarının %80'ini örtgütün saptaması kabul edildi.Bu kurultayda seçimlerde alınan oylara sahip çıkılmasını içeren "Milli Teminat Andı" kabul edildi.Ancak iktidar bu anda " Milli Husumet Andı" adını taktı.16 Şubat 1950'de gizli oy, açık tasnif ve yargı denetimini kabul eden, Yargıtay ve Danıştay üyelerinden oluşan bir Yüksek Seçim Kurulu'nu öngeren seçim yasası kabul edildi.DP bu kanuna çok çabalamasına rağmen nispi temsil ilkesini koyduramadı... Bu şartlar altında Türkiye,14 Mayıs 1950 seçimlerine gitti.
İktidar Dönemi (1950-1960) 
14 Mayıs 1950 Seçimleri
14 Mayıs 1950 günü yapılan seçimler Türkiye'de 27 yıllık tek parti devrini sona erdirdi.1923'ten beridir tek başına ülkeyi idare eden Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı halk oyu ile Demokrat Parti'ye devredecekti.Seçim sonuçlarına göre DP %52.7 oy alarak 408 milletvekilliği kazanmıştı.CHP %39.4 ile 69 milletvekili ile temsil edilme hakkı kazandı.Millet Partisi 1, bağımsızlar 9 milletvekiline sahip oldular.Atatürk'ten sonra 11,5 yıldır cumhurbaşkanlığı görevinde bulunan İsmet İnönü artık anamuhalefet lideriydi.22 Mayıs 1950 günü TBMM açıldı.Refik Koraltan başkanlığa seçildi.Ardından yapılan cumhurbaşkanlığı oylamasında DP Genel Başkanı,İzmir milletvekili Celâl Bayar 453 milletvekilinin katıldığı oylamada 387 oy alarak Türkiye Cumhuriyeti'nin üçüncü cumhurbaşkanı seçildi.Hükümeti kurmakla DP Aydın Milletvekili Adnan Menderes görevlendirildi.Aynı gün Menderes kendisinin ilk cumhuriyet'in 19.hükümetini kurdu.2 Haziran'da güvenoyu aldı.9 Haziran 1950'de DP Genel İdare Kurulu Adnan Menderes'i genel başkanlığa seçti.Dünyada belki çok nadir görülen bir olay gerçekleşmişti.uzun yıllar boyu ülkeyi kendi otoritesi ile yöneten iktidar, tamamen serbest, hür, kansız ve hilesiz bir seçim ile yerini bir başka partiye bırakmıştı.Bu yüzden 1950 seçimleri tarihimizde "Beyaz Devrim" olarak adlandırılmıştır.
Hükümet programında "devri sabık" yapılmayacağı belirtilerek,27 yıllık dönemin hesabını sormaya kalkmayacağı açıklandı. Ancak DP'nin yasal anlamda ilk çalışması Arapça ezan yasağını kaldırmak oldu. (16 Haziran 1950).Radyoda dini yayınlar yapılması ve mevlit yayınlanması üzerindeki yasaklar kaldırıldı.
II. Dünya Savaşı boyunca başarılı bir biçimde yürütülen tarafsızlık politikası, uygun dış ticaret ilişkileri geliştirmişti.Bu yüzden DP iktidarı ilk yıllarında dış kredi kaynakları bulmada başarılı oldu ve bunlardan yararlandı.Ayrıca savaş boyunca Merkez Bankası rezervleri de altın ve döviz bakımından iyi bir seviyeye ulaşmıştı.Kore'ye asker gönderilmesi ve böylece NATO'ya giriş vizesinin alınması uluslararası koşulları Türkiye'nin lehine çeviriyordu.Tarım ürünlerinin dış pazarda uygun fiyatlardan müşteri bulması ve Marshall Planı çerçevesinde dışarıdan gelen para bu ilk dönemde ciddi bir iktisadi ferahlama getirdi.Tarımda makineleşme sağlandı.Karayolları politikasına hız verildi, köyler kasabalara kasabalar da kentlere hızlı bir biçimde bağlanmaktaydı.
Kitlelerin II. Dünya Savaşı yıllarında yaşanan yoksulluğu henüz unutmamış olması DP'ye olan sempatiyi daha da arttırdı. ABD ve Dünya Bankası raporları çerçevesinde hazırlanan iktisadi programlar ile liberal bir ekonomik anlayışın tüm alanlarda hakimiyetine çalışıldı.Ancak KİT'lerin de büyümesi sağlandı.DP özel girişimciliği KİT'ler kanalı ile desteklemiştir. Hammadde ve aramalı transferinin KİT eli ile yapılması sağlandı.Tarım kalkınmanın en önemli aracı olarak görüldü ve bir taraftan uygun fiyatta pazar politikası bir taraftan da çağdaş giridler kullanılması yoluna gidildi.Bunda başarılı da olundu.
Kore Savaşı'na bir tugay gönderilmesi kararı sonrası 1952'de Türkiye NATO'ya girdi.Ekonomik alanda bir rahatlama devresi yaşanırken ve DP'nin halkla ilişkileri de yolundayken anamuhalefet CHP'nin üzerine gidildi.1953 yılında CHP malları hazineye devredildi.Halkevleri kapatıldı.28 Ocak 1954'te Köy Enstitüleri kapatıldı. 1954'te laiklikten uzaklaştığı gerekçesiyle MP kapatıldı.
2 Mayıs 1954 Seçimleri 
1950 seçimleri sonrasında ülkede yaşanan ekonomik ferahlama,II. Dünya Savaşı yıllarının üzerinden pek az bir süre geçmesi nedeniyle büyük önem kazanmaktaydı.Muhalefetteki CHP,1950-1954 yılları arasında özellikle ekonomik anlamda DP icraatlarına eleştiriler getirdi ancak ortaya çözüm olarak kabul edilebilecek bir öneri sunamadı.Bu koşullar altında gidilen 2 Mayıs 1954 seçimlerinde Demokrat Parti gücünü iyice arttırdı.DP 5.1 milyon oy alarak,Türkiye Genel Seçimleri tarihinde (bugüne kadar) kırılamamış bir oy rekoru kırdı.Bu oy miktarı toplam oyların %57,5'luk kısmı demekti.DP 502 milletvekilliği kazandı.3.1 milyon (%35,2) oy alan CHP sadece 31 milletvekili kazanabildi.Arada sadece 2 milyon oy fark olmasına rağmen milletvekili sayıları arasında bu kadar fark olmasının sebebi,1950 seçim kanunu değişikliğinde CHP'nin değişmesini istemediği "çoğunluk sistemi"dir. (CMP:5,Bğm:3 milletvekili çıkardı)Seçimlerde bu sonuçların ortaya çıkmasının ardından TBMM,17 Mayıs 1954'te açıldı.Celâl Bayar 513 milletvekilinin katıldığı oylamada 486 oy alarak bir defa daha cumhurbaşkanlığına seçildi.Adnan Menderes üçüncü kabinesini kurdu.Bu kabine cumhuriyet tarihinde günümüze kadar en yüksek güvenoyunu almış kabinedir. (491 lehte oy)
İkinci iktidar döneminde (1954-57), iktidar ile muhalefet arası gerginleşti. Ekonomide olumsuz gelişmeler görüldü. İktidar baskılarını daha da arttırdı. Parti içindeki anlaşmazlıklar partinin bölünmesine ve 20 Aralık 1955'te Hürriyet Partisi'nin kurulmasına yol açtı.
27 Ekim 1957 Seçimleri 
Ekonomide yaşanan darboğaz ve siyasi çalkantılar nedeniyle DP seçimleri bir yıl önceye aldı. 27 Ekim 1957 günü yapılan seçimler öncesinde kampanya oldukça sert geçti. Seçimler iktidarı zayıflattı, muhalefetin elini güçlendirdi. Seçimler öncesinde muhalefetin seçimlere bir cephe halinde girmesini engelleyen DP, yine de oy kaybından kurtulamadı. Sonuçlara göre DP %47.9 oyla 424 milletvekili çıkardı.Bu milletvekili sayısında çoğunluk sisteminin etkisi büyüktür. Muhalefetteki CHP ise oyların %41.1'ini alarak 178 milletvekili aldı. Cumhuriyetçi Millet Partisi ve Hürriyet Partisi dörder milletvekilliği aldılar. Rivayete göre Adnan Menderes, dakika dakika değişen seçim sonuçları nedeniyle bir ara "Allah'ım bir daha bana böyle bir seçim gecesi yaşatma" demiştir. 1950 ve 1954 seçimlerinden sonra ilk defa muhalefetin oyu iktidarın üzerine çıkmıştı.Muhalefete göre DP artık azınlığın iktidarydı. Seçimler sonrasında da gerginlikler sürdü. TBMM Kasım ayında açıldı. Celâl Bayar 610 milletvekilinden 413 DP milletvekilinin katıldığı oylamada 413 oy alarak üçüncü defa cumhurbaşkanlığına seçildi. Adnan Menderes beşinci hükümetini kurdu ve güvenoyu aldı.
1957 seçimlerinden sonra siyasi ortamda sertlik günden güne daha da artmaya başladı. 1958 yılında, dış ödemeler dengesindeki bozukluk alınan dış borçları ödenemez hale getirmişti. Türkiye'nin borçlandığı ülkeler arasında kurulan bir konsorsiyum ile varılan mutabakat ile 4 Ağustos 1958'de ekonomik istikrar tedbirleri yürürlüğe girdi. Yapılan devaülasyon ile Türk Lirası'nın değeri yeniden belirlendi. Doların fiyatı 2.80 liradan 9.02 liraya çıktı. Bu tedbir dış ödeme dengesini biraz olsun sağladı ise bile yaşanan ekonomik durgunluk, zamları, işsizliği ve iflasları da beraberinde getirmişti. Ağustos 1958, DP ve CHP gruplarının karşılıklı bildirileri ile geçti. İhtilal sözleri dolaşmaya başladı. Demokrat Parti lideri ve Başbakan Adnan Menderes 12 Ekim 1958'de Manisa'da yaptığı konuşmada, muhalefetin yarattığı kin ve husumet cephesine karşı bir Vatan Cephesi kurulması gerektiğini vurguladı. Radyolardan Vatan Cephesi'ne katılanların adları okunmaya başladı. Bu arada 1955 yılından beridir ağır ağır ilerleyen bir sorun daha ortaya çıktı: Kıbrıs. Kıbrıs'ta EOKA örgütü Türkler üzerinde baskı yapmaya başlamıştı. Türkiye adanın bölünmesinden yani o günlerin deyimi ile "taksim"den yanaydı. 1958 başlarında adada bulunan İngiliz askerler Türklere ateş açınca büyük bir tepki ortaya çıktı. Türkiye ayağa kalktı. Haziran ayında İstanbul'da 300 bin kişilik bir miting yapıldı ve Türkiye'nin isteği güçlü bir biçimde vurgulandı:"Ya taksim, ya ölüm". Ankara'da da benzer gösteriler yapıldı. Nihayet 19 Şubat 1959'da Londra Antlaşması ile sorun bir süreliğine aşılmış oldu. Başbakan Menderes bu antlaşma için Londra'ya giderken uçağı düştü. 14 kişinin öldüğü kazada başbakana herhangi bir şey olmadı.
Ekonomide ve dış politikada bunlar yaşanırken iç politikada muhalefete yönelik baskılarda artıyordu. CHP'nin yayın organı Ulus Gazetesi başta olmak üzere muhalefete destek veren birçok gazete aralıklarla kapatılıyordu. Mayıs 1959'da CHP lideri İsmet İnönü Uşak'ta saldırıya uğradı. İzmir'de, İstanbul'da ve Ankara'da CHP liderine saldırılar oldu.
Türkiye bu kargaşa ortamı içerisinde 1960 yılına doğru ilerlerken 31 Temmuz 1959'ta Avrupa Ekonomik Topluluğu'na (sonradan "Avrupa Birliği" adını alan uluslararası örgüt) üye olmak için başvurdu.

GELENEKTEN ADIMLAR, AP + BTP

GELENEKTE 3. ADIM
BÜYÜK TÜRKİYE PARTİSİ
Büyük Türkiye Partisi; 12 Eylül yönetimi (Milli Güvenlik Konseyi) tarafından kapatılan ve siyaset yapması yasaklanan "Tarihi ve kadim Demokrat Parti (GELENEK) çizgisinde yer alan bir siyasi parti idi!..
Varlığı 11 gün (20 - 31 Mayıs) süren BTP 20 Mayıs 1983'te kuruluş dilekçesini 12 eylül yönetimine vermişti. Partinin başına emekli orgeneral "ALİ FETHİ ESENER" getirilmiş, kuruluş çalışmalarını 12 Eylül'ün yasaklılarından Süleyman Demirel ile yakınlığı bilinen Hüsamettin Cindoruk, Mehmet Gölhan, Necmettin Cevheri, Nahit Menteşe, Mustafa Nevruz Sınacı ve diğer bazı AP - DP yönetcileri yürütmüştü.
GENEL MERKEZ VE KURULUŞ BİLDİRİMİ
Bildirimin hemen ardından AP'nin yöneticilerinden eski Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil ve 143 arkadaşı partiye katıldılar.
**
DEMİR KIRAT DEDİKLERİ!....
AP., Adalet Partisi
Kuruluşta İlk Amblem:

Adalet Partisi (AP), 1961-1980 yılları arasında yaşamını sürdürmüş ve ülkenin en büyük iki siyasi partisinden biri olmuş merkez sağ ve liberal görüşlü Türk siyasi partisidir.
1965-1971 yılları arasında tek başına, 1970'li yılların büyük bölümünde ise koalisyonlarda ülke yönetiminde söz sahibi olmuş olan parti 12 Eylül sonrasında 1980 yılında diğer siyasi partilerle birlikte kapatıldı.
Süleyman Demirel başkan olduktan sonra logo!...
Adalet Partisi, Parti içinde birçok eski DP'li politikacı bulunmaktaydı.
AP özellikle idamların ardından oluşan toplumsal tepkiyi iyi bir şekilde değerlendirdi. Bu Demokrat Parti seçmen tabanının büyük bir kısmının AP'yi tutmasını sağladı.
Adalet Partisi Türk siyasal hayatında asıl çıkışını ise 1964'te Süleyman Demirel'in genel başkan seçilmesiyle yapmıştır. Siyasi yelpazede merkez sağda bulunan Adalet Partisi; piyasa ekonomisini benimsemiş, kalkınmacılığı ve büyümeyi hedef almıştı.
Toplumsal ilişkilerde dinsel öğe ve yapıları kollamakla birlikte temelde laik bir partiydi. Muhafazakar ve liberal çevrelerin merkezine oturabilmişti. Ancak bu 1970'teki bölünmeyle son buldu ve İslamcı ve liberal kanat partiden koptu. Buna rağmen Adalet Partisi'nin hem kırsal hem de kentsel alanlarda etkinliği sürmüştür.
(Vikipedi, özgür ansiklopedi Git ve: kullan, ara)
Adalet Partisi AP amblemi Bilgi Kuruluş tarihi 11 Şubat 1961
Kapanış tarihi 16 Ekim 1980 Kurucusu Ragıp Gümüşpala İdeoloji Merkez Sağ Liberal Muhafazakar Eski genel başkanları Ragıp Gümüşpala Süleyman Demirel Yeraldığı hükûmetler VIII. İnönü Hükümeti (AP-CHP koalisyonu) Ürgüplü hükümeti I. Demirel hükümeti II. Demirel hükümeti III. Demirel hükümeti IV. Demirel hükümeti (I. Milliyetçi Cephe) V. Demirel hükümeti (II. Milliyetçi Cephe) VI. Demirel hükümeti (Kerhen Milliyetçi Cephe) Önceli Demokrat Parti (1946) Ardılı Doğru Yol Partisi Adalet Partisi (AP), 1961-1980 yılları arasında yaşamını sürdürmüş ve ülkenin en büyük iki siyasi partisinden biri olmuş merkez sağ ve liberal görüşlü Türk siyasi partisidir.
1965-1971 yılları arasında tek başına, 1970'li yılların büyük bölümünde ise koalisyonlarda ülke yönetiminde söz sahibi olmuş olan parti 12 Eylül sonrasında 1980 yılında diğer siyasi partilerle birlikte kapatıldı. Adalet Partisi, Parti içinde birçok eski DP'li politikacı bulunmaktaydı. AP özellikle idamların ardından oluşan toplumsal tepkiyi iyi bir şekilde değerlendirdi. Bu Demokrat Parti seçmen tabanının büyük bir kısmının AP'yi tutmasını sağladı. Adalet Partisi Türk siyasal hayatında asıl çıkışını ise 1964'te Süleyman Demirel'in genel başkan seçilmesiyle yapmıştır. Siyasi yelpazede merkez sağda bulunan Adalet Partisi; piyasa ekonomisini benimsemiş, kalkınmacılığı ve büyümeyi hedef almıştı. Toplumsal ilişkilerde dinsel öğe ve yapıları kollamakla birlikte temelde laik bir partiydi.
Muhafazakar ve liberal çevrelerin merkezine oturabilmişti.
Ancak bu 1970'teki bölünmeyle son buldu ve İslamcı ve liberal kanat partiden koptu.
Buna rağmen Adalet Partisi'nin hem kırsal hem de kentsel alanlarda etkinliği sürmüştür. Tarihçe: AP'nin "kırat"tan önceki amblemi 27 Mayıs Darbesi'ni yapan Türk Silahlı Kuvvetleri; Demokrat Parti'nin birçok yönetici ve milletvekilini Yassıada'da toplamış, partiyi kapatmış, 16 Eylül 1961'de Hasan Polatkan ile Fatin Rüştü Zorlu'yu ve 17 Eylül 1961'de ise Adnan Menderes'i idam ettirmişti.
Adalet Partisi, kapatılan Demokrat Parti'nin (DP) ardılı olarak, böyle bir ortamda siyaset sahnesine çıktı.
Tahsin Demiray, Ethem Menemencioğlu, Mehmet Yorgancıoğlu, Muhtar Yazır, Necmi Ökten, Cevdet Perin, Emin Açar ve Kamuran Evliyaoğlu gibi Demokrat Parti'nin bazı eski üyeleri ile 27 Mayısçılarla görüş ayrılığına düşen emekli orgeneral Ragıp Gümüşpala ve Şinasi Osma, Halit Ağca ve Dr. İhsan Önal gibi çeşitli kişiler, 11 Şubat 1961'de bir dilekçe vererek Adalet Partisi'ni kurdular.
Milli Birlik Komitesi (MBK) tarafından siyasi partilerin "demokrat" adını kullanması yasaklandığından, partiye Adalet Partisi adı verildi.
AP, kurulduğu yıl içerisinde 61 ilde teşkilatını tamamlayıp 15 Ekim 1961 seçimlerine katıldı ve %34,8 oy toplayarak 450 üyeli TBMM'de 158 milletvekilliği, 150 üyeli Cumhuriyet Senatosu'nda ise 70 senatörlük aldı.
Seçim sonuçları neticesinde, birinci parti olarak çıkan Cumhuriyet Halk Partisi'nin genel başkanı İsmet İnönü liderliğinde Cumhuriyet tarihinin ilk koalisyon hükümeti olan CHP-AP koalisyonu kuruldu. 24 Mart 1963'de Celâl Bayar hapisten çıkınca eylemciler Celâl Bayar'ın evini, Adalet Partisi genel merkezini, Son Havadis ve Yeni İstanbul gazetelerinin Ankara bürolarını taşladılar.
AP genel başkanı Ragıp Gümüşpala'nın 6 Haziran 1964'deki vefatının ardından geçici genel başkan Saadettin Bilgiç, 27-29 Kasım 1964 tarihlerinde düzenlenen büyük kongrede görevini Süleyman Demirel'e devretti. Süleyman Demirel liderliğindeki Adalet Partisi 1965'te İsmet İnönü başbakanlığındaki Cumhuriyet Halk Partisi hükümetini düşürdü.
Henüz milletvekili olmayan Demirel 1965 seçimlerinde Adalet Partisi'ni birinci parti yaptı ve meclise oyların %52,9'u olan 4.921.236 oyla 240 milletvekili seçtirdi. Senatoya ise Adalet Partisi'nden 97 senatör seçildi. Bu sonuçlarla I. Demirel hükümeti kuruldu. 1969'da partinin oy oranı düştüyse de 1965 seçimlerinde geçerli olan Milli Bakiye Sistemi yerini d'Hont Sistemi'ne bıraktığından Adalet Partisi'nin milletvekili sayısı arttı.
Böylece Adalet Partisi 1969 seçimlerinde oyların %46,5'ini almasına rağmen parlamentoya 256 milletvekili soktu. 1970 yılının Şubat ayı bütçe görüşmelerinde, partili bazı milletvekilleri ve senatörler bütçeye ret oyu vererek II. Demirel hükumetini düşürdüler.
DEMOKRATİK PARTİ OLAYI
Bunlardan 41 kişi partiden ayrılarak, Ferruh Bozbeyli başkanlığında Demokratik Parti'yi kurdular. '60'lı yılların sonuna yaklaşılırken tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de sağ-sol çatışmaları, öğrenci hareketleri, işçi mitingleri ve Amerikan aleyhtarlığı artmıştı. Kısa bir süre sonra, Türk Silahlı Kuvvetleri 12 Mart 1971 muhtırasıyla Süleyman Demirel'i başbakanlıktan uzaklaştırdı ve Adalet Partisi'ni iktidardan düşürdü.
Adalet Partisi'nin yükselişi 14 Ekim 1973 seçimlerinde durdu.
Bu seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisi birinci parti olarak 185 milletvekili çıkarırken; AP'nin oy oranı %29,76'ya, milletvekili sayısı 149'a, senatör sayısı da 22'ye indi.
Bu düşüşün nedenleri, Cumhuriyet Halk Partisi'nin yükselişi olduğu kadar, Adalet Partisi'nden kopan Demokratik Parti ve Milli Selamet Partisi gibi küçük partilerin sağ oyları bölmesi idi. Seçimlerin ardından Cumhuriyet Halk Partisi-Milli Selamet Partisi koalisyonu kuruldu, Kıbrıs davasıyla bu hükümet itibar topladı, ancak Bülent Ecevit erken seçime gitmek üzere ayrılınca hükümeti kurma görevi Adalet Partisi'ne kaldı.
Adalet Partisi yanına Milli Selamet Partisi, Cumhuriyetçi Güven Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi'ni alarak Milliyetçi Cephe'yi oluşturdu. 1975-1977 yılları Milliyetçi Cephe ile geçti. 1977 erken seçimleri de siyasal görünümü değiştirmedi. Kimse tek başına iktidar olamadı. Cumhuriyet Halk Partisi azınlık hükümeti kuruldu. Güvenoyu alamayınca, Adalet Partisi II. Milliyetçi Cephe'yi kurdu. Ancak 1977 sonunda hükümet gensoruyla düşürüldü. Siyaset istikrarsızlığı, terör, dış baskılar, iktisadi gerileme ve hayat pahalılığı son haddindeydi. 1979 sonunda Adalet Partisi eski ortakların parlamento desteğiyle azınlık hükümeti kurmuşken 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle perde kapandı.
DEMOKRAT PARTİ’NİN MİRASÇISI
Adalet Partisi, Demokrat Parti'nin mirasçısı olduğunu her zaman vurguladı, hatta ilk seçimlerde eski Demokrat Parti'lileri partiye aday gösterdi. Muhafazakar bir partiydi, sağa kaymış, aşırı akımları desteklediği için liberallerce eleştirilmiş ve ikiye bölünmüştü. Partiye önceleri oy veren tarikat ve tekkeler sonradan Milli Selamet Partisi'ne yönelmişti. Partiyi yıpratan Milliyetçi Cephe dönemi olmuştu. Milliyetçi Cephe Adalet Partisi-Milli Selamet Partisi-Milliyetçi Hareket Partisi ittifakıydı ve bir askeri darbeyi daha hazırlamıştı. 12 Eylül darbesi geldi ve hepsi kapandı.19 Hariran 1992 yılında Kabul edilen 3821 sayılı Kanun ile; daha önce kapatılmış olan Siyasi Partilerin, aynı ad, rumuz, amblem, rozet ve benzeri işaretleri kullanarak yeniden açılmasına müsaade edildi.
Bunun üzerine ADALET PARTİSİ (AP) Büyük Kongresi 19 Aralık 1992 tarihinde Ankara Atatürk Spor Salonunda toplandı.Bu Kongre Partinin son genel Başkanı Süleyman Demirel ile 1965 den beri onun en büyük rakibi Genel Başkan Yardımcısı Teşkilat Başkanı Saadettin Bilgiç arasındaki rekabetin son raunduna sahne olmuştur.
Dr.Sadettin Bilgiç,Eski Bolu Milletvekili Müfit Bayraktar öncülüğündeki bir gurup eski AP milletvekili Adalet Partisinin Kimliğinin devam ettirilmesi yolunda bir cepheyi Doğruyol Partisi Genel Başkanı ve Başbakan Süleyman DEMİREL'e karşı açmış ve Katılan delegelerin ezici bir çoğunluğunun kararı ile Adalet Partisi Mevcut bulunan ve İktidarı elinde bulunduran Doğruyol Partisine katılma kararı alarak tüm mal varlığı borç ve alacakları ile DYP ye katılmıştır.
Kongrede Hararetli tartışmalara sebep siyasi kimliğin devam ettirilmemesi kararı Süleyman Demirel'in ezici çoğunluktaki Delege desteğini de arkasına alarak parti içi muhalefetin 1965 den beri lideri olan Koca Reis lakaplı Dr. Saadettin BİLGİÇ'i 1965 de vurduğu genel Başkanlık yumruğundan sonra, son indirici yumruğu da vurarak siyasi tarihe gömdüğü bir kongre olmuştur.
Geleneksel olarak aynı partinin devamı olan Büyük Türkiye Partisi askerlerce kapatıldıktan sonra kurulan Doğru Yol Partisi aynı çizgiyi izledi.
19 Haziran 1992 yılında kabul edilen 3821 sayılı Kanun ile; daha önce kapatılmış olan Siyasi Partilerin, aynı ad, rumuz, amblem, rozet ve benzeri işaretleri kullanarak yeniden açılmasına müsaade edildi.
Bunun üzerine Adalet Partisi (AP) Büyük Kongresi 19 Aralık 1992 tarihinde Ankara Atatürk Spor Salonunda toplandı ve bu kongrede; Katılan delegelerin ezici bir çoğunluğunun kararı ile Adalet Partisi Mevcut bulunan Doğruyol Partisi'ne katılma kararı alarak tüm mal varlığı borç ve alacakları ile DYP ye katıldı.
Bu suretle Selanik Sokak'ta bulunan 5 katlı AP genel merkez binası ve meşhur Celal Bayar köşkü de dahil olmak üzere birçok mal Doğru Yol Partisinin oldu.